Bankacılar Neden Bu Kadar Kötü Davranıyor? Soru Sormak İçin Çok Fazla Para Kazanıyorlar

| 7 min read

Doçent Mark Crosby, Avustralya’nın Melbourne kentinde bulunan Monash Üniversitesi (Monash University) İşletme Bölümü Lisans Direktörü.

Kaynak: Adobe/Roman Sigaev

Gazeteciler son 16 aydır Buzzfeed’e sızdırılmadan önce bankalar tarafından ABD Hazinesine gönderilen ve ardından Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’na iletilen 2.000’den fazla şüpheli faaliyet raporunu inceliyorlar.

Raporlar 2000 ile 2017 yılları arasındaki dönemde 2 trilyon ABD dolarını aşkın işlemlerle alakalıdır. Bu işlemlerden bazıları araştırılmış olacak ve yasal olabilirler. Avustralya bankaları ile alakalı olarak, düzenleyici AUSTRAC, ABD Hazinesinden bu bilgilerin bir kısmını istemiştir.

Bankaların kötü davranışlarının bu son bölümünde ortaya atılan birkaç soru var. Öncelikle, bankalar bu tür işlemlerin gerçekleşmesini engellemek için neden daha iyi kontrollere sahip değil?

Vergi cennetlerinden, paravan şirketlerden yaptırım altındaki ülkelere kadar yapılan işlemlerde neden bankalar sadece ABD Hazinesine bilgi aktarmak yerine birtakım araştırmalar yapmıyor?

Kısa cevap, bankaların çok fazla para kazandığı ve çok fazla soru sormanın onların çıkarına olmadığıdır.

Açık bir örnek, işlemlerin ortaya çıkarması gereken bariz sorulara rağmen bankaya milyonlarca dolar işlem ücreti kazandıran Malezya Kamu Kalkınma Fonu Yolsuzluk Skandalı (1MBD) ile ilgili JP Morgan’ın işlediği işlemlerdir.

International Consortium of Investigative Journalists.

İkinci soru, bankalar neden sürekli bu kadar kötü davranıyor?

Avustralya son 30 yıldaki bankacılık skandalının ardından bankacılık skandalı gördü ve bu 2019 yılında Hayne Kraliyet Komisyonu raporunda detaylandırıldı.

Büyük Ödüller, daha az düzenleme

Bankacılık sektörünün skandallara özellikle yatkın olmasının nedeninin, sistemden akan nakit miktarı ve son yıllarda gerekenden daha az düzenleme ve daha az denetleme yapılması gerçeğinden kaynaklandığına inanıyorum.

Düzenlemelerin azaltılması, 1980’lerin ortalarından bu yana önce Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’de ve daha sonra Avustralya gibi ülkelerde finans alanında genel bir eğilim haline gelmiştir.

Avustralya’nın serbestleşmesi, 1983 yılında döviz kurunun dalgalanmasıyla başladı ve bunu, banka faiz oranları ve Merkez Bankası nezdindeki banka mevduatları üzerindeki kontrollerin kaldırılması izledi.

Elbbette Avustralya’nın ilk bankacılık skandalı, bilgisiz Avustralyalıların, Avustralya dolarının onları borç aldıklarından kat kat daha fazlasını geri ödemeye zorlama riskinden habersiz bir şekilde başka bir döviz cinsinden borç almaya teşvik edildikleri 1985 yılındaki İsveç kredileri meselesiydi.


Daha fazlası için: No better than roulette. How foreign exchange trading rips off mum and dad investors


Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Tasarruf ve Kredi krizi de hemen hemen aynı zamanda meydana geldi. Klasik bir örnek olarak, 1985 yılında Ohio’da bulunan Home State adlı büyük banka iflas etmiştir. Home State’teki mevduat sahipleri, mevduatlarının sigortalı olması nedeniyle güvende olduklarını düşündüler ancak mevduat sigortasının serbestleşmesi özel sigortacılara yol açtı. Mevduat sigortası şirketi Home State ile birlikte başarısız oldu ve sigorta ödemeleri konusunda hiçbir şey bırakmadı.

Bir sonraki büyük bankacılık felaketi, 1997 yılındaki Asya Mali Kriziydi. Kore ve Tayland gibi ülkelerdeki serbest bankalar, bu ülkelerin sistemlerinin başa çıkamadığı büyük düzensiz girişler nedeniyle başarısız oldu.

Tarihten öğrenmek yok

Yüksek kaldıraçlı riskten korunma fonu Long Term Capital Management 1998 yılında başarısız oldu. ABD Hazinesi, başarısız olmasına izin vermek yerine hissedarlarına ve borç verenlerine uygun bir Long Term Capital Management’i kurtarma paketi tasarladı.

Krize yol açan birtakım bariz düzenleme sorunları bulunuyordu. Riskten korunma fonlarının piyasalardaki pozisyonlarını ve yarattıkları veya maruz kaldıkları riskleri bildirmeleri gerekmiyordu. Son derece yüksek kaldıraçlar kullanıyorlardı. Sofistike olmayan finansal piyasalar, yönetilemeyen büyük sermaye akışlarına maruz kaldı.

Alan Greenspan ABD Merkez Bankası’nın başkanıydı ancak düzenlemelere karşıydı.

Kriz sırasında ABD Merkez Bankası’nın başkanı düzenlemeye karşı çıkan Alan Greenspan idi.

Alan Greenspan, hükümetin yetersiz olduğu ve düzenlemenin gereksiz olduğu görüşüne sahip olan Ayn Rand‘ın felsefesini takip ediyordu.

Greenspan, bu zihniyetin memuru olmaya dikkat çekti ancak finansı mümkün olan her yerde ve mümkün olduğunca daha fazla kuralsızlaştırmaya çalıştı.

Asya krizinin ilk küresel finansal erimeyi yaratmaya yaklaşmasına rağmen ardından serbestleşmede yavaşlama olmadı.

Bunun sonucu, küresel mali kriz oldu.

Bir kez daha, yüksek kaldıraç ve şeffaflık, türev piyasalarındaki serbestleşme ve bazı piyasa yapılarındaki zayıf tasarım ile birlikte suçlu oldu.

İşletmeler bile daha iyi düzenlemeler istiyor

Küresel mali krizin ardından, etkilenen sektörlerin isteklerine rağmen serbestleşme zaman zaman devam etti. Bu hafta pazartesi günü 381 şirket borsadaki varlıklarını bildirmek için riskten korunma fonlarına olan ihtiyacı ortadan kaldıracak bir öneriye karşı belge imzaladı. ABD Hazine Bakanı Steve Mnuchin riskten korunma fonunda çalışıyordu. Geri adım atması pek de mümkün değil.

Bu hafta 16 yıllık soruşturmanın ilk ayrıntıları açıklanarak, özellikle Amerika Birleşik Devleri ve İngiltere’deki en büyük bankaların gerçekleştirdiği şüpheli işlemlerin yanı sıra Avustralya’nın dört büyük bankasının ve Macquarie Bank’ın 120 milyon dolardan fazla şüpheli işlem gerçekleştirdiği ortaya çıktı.


Daha fazlası için: Why credit rating agencies’ economic advice shouldn’t be trusted


Birçoğu yasa dışı olmayabilir ancak şüpheli faaliyet raporları, kar ile etik bir şekilde karar alma arasında bir uyuşmazlık olduğunda karın genellikle baskın geldiğini gösteriyor.

Bunun nedeninin finans sektöründe yer alan insanların tamamının etiğe aykırı olduğunu düşünmüyorum ancak etrafta dolaşan bu kadar çok nakit para ve çok az düzenlemeye sahip olan bir sektör, şaibeli etik kuralları olan insanları kendisine çekebilir.

Eski günlere dönüş anlamına gelmez

Düzenleme, mevduat oranlarının %3, kredi oranlarının %6 olduğu ve banka müdürünün öğleden sonra 3’te golf sahasında olduğu eski “3-6-3” bankacılık günlerine geri dönmek anlamına gelmez.

Ancak düzenlemenin küresel finansal sistemi tahrip etme konusunda önemli bir risk oluşturan açıklık sorunlarını ve kaldıraçları ve “sofistike” ürünlerle ilgili sorunları ele alması gerekiyor.

Ayrıca reformlar yönetim ve kurumları daha iyi davranışlara odaklamalıdır. En basiti, bir kuruluş itibarını zedelediğinde ikramiye ödememek olabilir. Ücretlendirme üzerine iki kural üzerine yapılandırılabilir.

Finansal ürünlerin tüketicileri bilgi açısında önemli bir dezavantaja sahipti ve daha fazla korumaya ihtiyaç duyarlar. Şu anda finansal hizmetler sektöründe tüketicinin korunmasında Avustralya Menkul Kıymetler ve Yatırım Komisyonu (ASIC) eyaletlere bağlı tüketici ofisleri sorumludur.


Daha fazlası için: Lunch with bankers. Even they’re unimpressed with their new Banking Code of Conduct


Bazı durumlarda işe yarasa da ne ASIC ne de tüketici ofisleri yalnızca tüketicileri finansal hizmetler sektöründeki kötüye kullanımlara karşı korumaya odaklanmaz. ASIC tüketicilerin yanı sıra işletmelere ve finans uzmanlarına karşı bir sorumluluğa sahiptir ve bazen bu sorumluluklar çatışır.

Sahip olduğumuz etik kurallar isteğe bağlıdır ancak sektördeki kuruluşlar ASIC onayı isteyebilir. Avustralya Bankacılık Birliği’nin etiği esasında etkisizdir.

Bankacılık ve finans alanında daha büyük bir düzenleme olana kadar onlarca yıldır boğuştuğumuz kötü davranışlara katlanmaya devam edeceğiz. İşler kötüye gittiğinde de bedelini ödemeye devam edeceğiz. Bankaların iyi davranışlar sergilemesi için onlara güvenmek yeterli değildir.The Conversation

Bu makale The Conversation‘da Creative Commons lisansı altında yeniden yayınlanmıştır. Orijinal makaleyi buradan okuyabilirsiniz.

___

Daha fazlası için: Milyarlarca Kara Parayı Aklayan Bankacılık Devleri Bitcoin’e Düşman Olabilir