Şair Ezra Pound’un Ekonomisi: Para Ne İşe Yarar?

Alex Lielacher
| 11 min read

Amerikan şair Ezra Pound, özellikle ekonomi konusunda sözünü hiçbir zaman esirgemedi. Edebi katkıları eşsiz olsa da, özellikle hayatının ikinci yarısında faşizme yönelmeye başladığında ekonomik fikirleri çağdaşları tarafından büyük ölçüde bir kenara atıldı.

1920’de Ezra Pound. Kaynak: Wikipedia

Bu makalede, Ezra Pound’un para, hükümet ve bankacılık hakkındaki görüşlerini inceleyeceğiz. Son olarak da Ezra’nın fikirlerinin kripto paraların daha popüler hale geldiği günümüz modern dünyasıyla nasıl etkileşim içinde olduğunu inceleyeceğiz.

Ezra Pound’a giriş

30 Ekim 1885’te Idaho’nun küçük bir kasabasından doğan Ezra Weston Loomis Pound, Amerikan edebiyat tarihinin en üretken ancak tartışmalı isimlerinden biri oldu.

Nihayetinde 1972 yılında vefat eden Pound’un seksen yedi yılı kendisine ödül ve ün kazandıran yenilikçi edebi yaklaşımlardan oluşuyordu. Ne yazık ki bu yılları çoğu ekonomi hakkındaki görüşlerine ve yavaş yavaş faşist ideolojiyi desteklemeye yönelmesine atfedilebilecek önemli sayıda siyasi sorunu da içeriyordu.

Edebi bir şahsiyet olarak Pound, yüksek itibara sahiptir. Ezra’nın şiire yaklaşımı, o zamanlar popüler olan tarzlardan şaşırtıcı bir şekilde farklıydı, avangard ve yenilikçi bir yazı stilini tercih ediyordu. Sonuç olarak, 20. yüzyılın en etkili şairlerinden biri ve Modernist şiirin babası olarak kabul edilir.

İmgecilik ve Vortisizm gibi edebi tarzların doğuşunda çok önemli bir rol oynamıştır. Pound’un etkisi o kadar büyüktü ki, 1948 Nobel edebiyat ödülü sahibi, üretken yazar TS Eliot, Ezra’nın “20. yüzyıl şiir devriminde diğerlerinden daha fazla etkili olduğunu” söyledi.

Pound, kariyerinin başlangıcında kitleleri eğitmeye odaklandı. Sanat sınıfının, kültür ve ahlakın koruyucusu olarak topluma borçlu olduğuna inanıyordu. Pound, kişisel inancına uygun olarak ilk dönem edebiyat kariyerinin çoğunu meslekten olmayan kişileri sanatla tanıştırmaya yönelik çalışmalar yayınlayarak geçirdi. 1915-1962 yılları arasından yazılan Cantos (Kantolar) adlı uzun ve tamamlanmamış bir şiir olan Pound’un en önemli çalışması, estetik açıdan hoş bir çalışma olarak başlar ve Pound’un ekonomi hakkındaki görüşüne yönelik bir incelemeye dönüşür. Bunun nedeni de özellikle kapitalizmi ve küreselciliği desteklemek ve bunların halk üzerindeki etkileri ile alakalı olmasıdır.

Cantos’taki bu değişim ve Pound’un diğer çalışmaları, birinci dünya savaşından sonra giderek daha fazla belirginleşti. “Canto XLV“de Pound, dünyadaki pekçok soruna neden olduğuna inandığı Usura’yı hedef aldı. Pound şunları söyledi:

“USURA İLE/ yün gelmez çarşıya/ koyun kazanç getirmez usura ile.” Şiirin sonunda, o Pound’a özgü tuhaf üslubuyla Ezra, Usura’yı “satın alma gücünün kullanımı için ücret, üretime bakılmaksızın tahsil edilir; genellikle üretim imkanlarına bakılmaz” şeklinde tanımlar.

Pound’a göre bir ulusun zenginliği, doğal kaynakları ve emeğinin biileşimine eşit olmalıdır. Bu fikre Paranın Miktarı Teorisi denir.

Paranın Miktarı Teorisi, bir ekonomideki para arzı ve fiyatların birbiriyle doğru orantılı olduğunu açıklar. Para arzındaki bir değişiklik, fiyatlarda orantılı bir değişikliğe neden olur. Bu sistemde, üretim araçları artı emek, bir ekonomide dolaşımdaki paranın değerini ve miktarını belirler.

Bununla birlikte, Pound’a göre Amerika’ya tek ilgileri bir yandan halkın emeklerini sonuna kadar kullanırken diğer yandan da onları “oyalayarak” çıkar sağlamak olan bir grup Anglo-Amerikan banker sızmıştı. Bu bankerler bir takım olaylar aracılığıyla para arzını kontrol kontrol ederken, aynı zamanda onlara kredi adı verilen bir tür gelecek parası çıkarma gücü verildi. Pound’un fikrine göre, paranın kontrolü egemen bir güç olmasından dolayı devlete ait olmalıdır.

Pound, hüküm süren finans sınıfının -uluslararası bir Yahudi banker grubu- halktan çaldığına ve faşist ideolojiye kapıldığına inanıyordu.

Pound, o zamana ait ekonomik sistemler hakkındaki düşüncelerini şu ifadelerle açıkladı:

“İşin püf noktası basit. Roshschild ve diğer adamların satacak altınları olduğunda, fiyatı yükseltirler. Halk, kurban edilecek ülkeye göre doların veya bir başka para biriminin devalüasyonu propaganda edilerek kandırılıyor. Çıkarım, para biriminin yüksek fiyatının ülkenin ticaretine zarar verdiği yönündedir. Ancak ülke, yani o ulusun halkı altına ve finansörler dolar ya da diğer para birimlerine sahip olduğunda, altın standardı geri döner. Bu, doların değerini artırıyor ve ”zengin” ülkelerin vatandaşlarının yanı sıra diğer ülkelerin vatandaşları da kandırılıyor.”

Güce karşı insanlar

Pound, finansal sınıfa yönelik eleştirisini şöyle açıkladı: “Bir Monetarist Ekonomist tarafından görüldüğü üzere tarih, üreticler ile üretici olmayan arasında ve üreticiler ile onların ödenekleri arasında sahte bir defter tutma sistemi yerleştirerek geçimini sağlamaya çalışanlar arasında sürekli bir mücadeledir. Tefeciler dolandırıcılık, sahtekarlık, boş inançlar, alışkanlıklarla hareket ederler ve bu yöntemler işe yaramadığında savaşı ateşlerler. Her şey tekele bağlıdır ve belirli tekeller illüzyonist parasal tekelin etrafında dönerler.”

Ezra, egemen ülkelerdeki illüzyonist parasal tekelin sahip olduğu etki ve gücü sınırlayabilecek birtakım ideolojik tepkileri keşfetti.

Savunma olarak devlet

Pound, popüler bir uygulamada olduğu gibi egemen ülke banknotlarının çıkarılması ve kayıtlarının tutulması için dış kaynak kullanmak yerine egemen bir ulusun para arzının kontrolünü ele geçirmesi gerektiğine inanıyordu.

Bankaların halk pahasına kazanç elde ettiğini şöyle açıkladı: “İngiltere Bankası‘nın kurucusu Paterson, hissedarlarına kar elde edeceklerini çünkü “bankanın yoktan var ettiği tüm paraların faizinden kar elde ettiğini söyledi.” O zaman bankerin yoktan var edebileceği bu “para” nedir?

Pound, 1913’te Federal Rezerv’in kurulmasından önce, Amerika’nın Kongre’nin para arzını yönettiği sisteme geri dönmesi için kampanya yürüttü. Pound, devletin Amerika’nın parasını daha iyi koruyacağına inanıyordu.

‘What Is Money For?’ adlı makalesinde Pound şu açıklamalarda bulundu:

“Basılı banknotun arkasındaki DEVLET YETKİSİ İYİ ve GERÇEK biri para birimi oluşturmanın en iyi yoludur. Tang HANEDANI (banka değil) banknotundan da görebileceğimiz üzere, Çinliler bunu yüz yıl önce kavradılar. EGEMENLİK, para (bilet) İHRAÇ etme ve bunun değerini belirleme hakkını devralır.”

Bu vesikalık fotoğraf İtalya’daki ABD silahlı kuvvetleri tarafından çekildi. Birisi fotoğrafın arkasına şunu yazdı: \”Basının bu fotoğrafı ele geçirmesine ve hatta bu fotoğrafta haberdar olmasına izin vermeyin.”\ Kaynak: Wikipedia

Pound, finansal sınıfa duyduğu öfkenin yanı sıra bu fikri araştırırken kendisini daha faşist fikir ve kişiliklere hazırlamaya başladı. Pound, antisemitizm ve faşizme girdi ve sonunda İtalya’ya taşındı. Orada ülkenin faşist lideri Benito Mussolini ile bir araya geldi ve Amerikan hükümeti tarafından tutuklama ve vatana ihanet suçlamalarıyla sonuçlanan bir dizi radyo yayınına başladı.

Pound’un faşizm üzerine görüşleri çelişkili bir çalışmadır ve onun devlet iktidarına dair kısmen belirsiz anlayışını ve duruşunu ortaya çıkarmaktadır. Blas Magazine editörü Fred Miller’a yazdığı bir mektupta Pound’un şu sözleri yer alıyor: “Faşizmin olgusal bir yöntem olduğunu iddia ediyorum; belirli durumlara karşı belirli bir zaman ve konumda pratik bir yöntem; ve BU NEDENLE altro loco, altro tempo’da yanlıştır” (Nocholls 1984: 80). Ancak başka bir örnekte, faşist selamı verirken “Faşizme inanıyorum” dediği bildirilir (Doberman 2000: 49).

Pound’un ideolojilerinin savuncuları, onun hiçbir zaman faşist olmadığını, daha ziyade otoriter bir devletin, kendilerini dolandırmaya çalışan uluslararası bankerlere karşı herhangi bir ulusun sahip olduğu son savunma olduğuna inanıyorlar.

Ancak eleştirmenler Ezra’nın ekonomik teoriyle meşguliyetinin ve bunun içine girmesinin edebi dehasını faşist ve ırkçı fikirlerle gölgelediğini savunuyorlar. Saygın edebiyat bilimcisi Massimo Bacigalupo, Cantos’tan “Nazi-Faşist milenyumunun kutsal şiiri” olarak bahsetmiştir (Bacigalupo 1980: x)

İlham kaynağı olarak Silvio Gessel

Faşist eğilimlere ek olarak Pound, devletlerin uluslararası finans sisteminin güçlerini sınırlamak için kullanabilecekleri pratik araçları araştırdı. Pound’un önerdiği fikirlerden biri Silvio Gessell’in Stamp Scrip‘iydi.

Gessel, 1890’daki insanlar paralarını biriktirdikçe işleri durma noktasına getiren finansal çöküşten sonra para ile hayal kırıklığına uğramış Almanya doğumlu bir iş adamıydı. Duruma yanıt olarak Gessel, Stamp Scrips adlı devrimci bir fikir önerdi. Teklifinde biriktirilen paranın değerini korumak için belirli aralıklarla bir ücret karşılığında damgalanması gerekecekti.

Yeni parasal düzenlemede para asla “patates gibi çürümeyecek”, bozulabilir mallar ve para birimi arasındaki eşitsizliği azaltarak Paranın Miktarı Teorisi’ni onaylayacaktı. Dahası, çok sayıda banknota sahip olanlara, zamanla ücret olarak değerini kaybedecekleri için onları biriktirmekten caydırılacaktı. Bu şekilde para biriminin daha fazla değer üretmesine yatırım yaparak tasarruf etmek, pasif birikimden daha teşvik edici ve ekonomik olarak daha sağlam olacaktır.

Gesell’in sistemi ömrü boyunca büyük ölçüde göz ardı edildi. Ancak fikirleri popülarite kazandı ve Avusturya’nın Wörgl köyünde ve Kanada’nın Alberta kentinde yapılan denemeleri teşvik etti. Wörgl’de deneme çılgınca başarılı oldu.

C.H. Douglas’ın eserleri

Pound’un itibar ettiği bir diğer fikir, Douglas’ın Sosyal Kredi’siydi. C.H. Douglas, fikirlerini özetlediği Social Credit (Sosyal Kredi/1918), Economic Democracy (Ekonomik Demokrasi/1919) ve Credit Power and Democracy (Kredi İktidarı ve Demokrasi/1920) adlı üç kitap yazı.

Douglas’ın Sosyal Kredi‘sinin özü, işi yapanlara emeğinin karşılığını vererek ekonomik ve siyasi gücü dağıtmaktı. Bu sistemde işi yapanlar fayda sağlar.

What is money for? (Para ne işe yarar?)

Ekonomiye adanmış ‘What Is Money For?’ adlı makalesinde Pound, paranın ne olduğuna yönelik inancını açıkladı.

Pound, paranın bir değişim aracı ve gelecekteki dövizin garantisi olduğunu iddia etti.

Pound, parayı “alıcının mal alırken verdiği bir ölçü” olarak tanımladı. “Ve bazen bir makbuz verilse de, transfer sırasında başka bir formalite gerekmiyor.”

Bu yazıda uluslararası finansla ilgili eleştirisini kısa şöyle ifade etti:

“Paranın bir tuzak veya halkı sömürme aracı olduğunu düşünürseniz, Rothscild’ler ve uluslararası bankacılar tarafından yönetilen bankacılık sistemine hayran kalacaksınız. Paranın halktan kar etmek olduğunu düşünüyorsanız, borsaya hayran kalacaksınız. Dolayısıyla fikirlerinizi düzene koymak için nihayetinde birkaç ilkeye ihtiyacınız olacak.”

Pound’un bahsettiği ilkeler, aynı eserin şu açıklamasında da yansıtılıyor: “Aklı başında ve nezih bir ekonomik sistemin AMACI, iyi insanların mevcut malların sınırları dahilinde yemek yiyebilmesi, kıyafet alabilmesi ve ev sahibi olabilmeleri için işleri düzeltmektir.”

Pound’a göre iyi insanlar, suç işlemeyenlerdir. Bu nedenle işleyen bir para politikası, mal üretenlere emekleriyle orantılı yiyecek, barınak ve giyecek sağlamalıdır.

Pound’un Görüşleri ve Bitcoin

Pound, işleyen bir para politikasının güçlü bir merkezi otoriteye sahip olması ve emeğin yeniden dağıtılması/orantılı bir şekilde karşılanması gerektiğine inanıyordu.

Bu arada, Bitcoin (BTC) merkezi bir otorite tarafından kontrol edilmiyor.

Bunun yerine Bitcoin, her bir ağ katılımcısının rolünü belirleyen kod satıları tarafından kontrol edilir. Muhtemelen bu, kararsız devlet biçimindeki merkezi bir otoritenin araçlarına tabi olmaktan daha iyi bir idare şeklidir.

Ayrıca Pound, Stamp Scrip’i önererek harcamaları teşvik ederken, BTC sabit kodlu para politikası ve teşvik yapısı sayesinde deflasyonisttir. Son olarak, Bitcoin ekosisteminde kazananlar, işlemleri doğrulama işini yapanlardır. Büyük BTC sahiplerinin etkileyebileceği doğru olsa da, Bitcoin ağında kazanmanın birincil yöntemi bir madenci olarak blok zincirine işlem eklemektir.

Pound’un siyasi görüşleri son derece sorunluyken ve ekonomiyle alakalı görüşleri belki de tam olarak düşünülmemiş olsa da, amacı -ona göre- halktan çalan aracıyı ortadan kaldırmaktı. Bununla birlikte, yukarıda belirtildiği üzere, devlet otoritesinin “İYİ ve GERÇEK bir para birimi oluşturmanın en iyi yolu olduğuna” inanıyordu. Bu arada Bitcoin, bu otoriteyi de ortadan kaldırmayı, aynı zamanda bireysel finansal egemenliği artırmayı hedefliyor.

Dolayısıyla, Ezra Pound’un Bitcoin kullanıp kullanmayacağını öğrenmenin bir yolu olmasa da, kesinlikle dikkatini çekerdi.

___
Daha fazlası için:
Henry Ford’un Enerji Standardı: 100 Yıllık Bitcoin Tahmini
Elon Musk Parayı Yorumladı, Bitcoin Kullanıcılarını Anlam Üzerine Düşünmeye Yönlendirdi
Saptanmamış Enflasyon: Paranız Düşündüğünüzden Daha Hızlı Değer Kaybediyor
ABD’nin Kurucu Babaları Bitcoin’i Birincil Yasal Ödeme Aracı Haline Getirirdi