Amerikalılar Uyanıyor, Ya Biz?

Erkan Öz
| 8 min read

Gelecek yıl Kasım ayında gerçekleşecek ABD Başkanlık seçimlerinde kripto varlıklar önemli bir gündem maddesi olacak. Siyasetçiler şimdiden pozisyon alıyor. Kimileri kriptoya karşı ‘ordu topladığını’ söylerken başkaları ise kripto varlıkları destekleyen ilginç açıklamalar yapıyor.

Mevcut Demokrat Parti yönetimi Başkan Joe Biden liderliğinde Bitcoin ve arkadaşlarına pek yakın davranmıyor. Biden göreve geldikten sonra ülkenin sermaye piyasaları denetleme kurumu SEC’nin kripto varlıklara yaklaşımında belirgin bir bozulma meydana geldi. SEC Başkanı Gensler daha önce blockchain ve kripto dostu açıklama ve uygulamaları ile tanınırken birden kripto varlıklara düşman kesildi.

Öte yandan 2024 Başkanlık yarışına Demokrat Parti’den adaylığını açıklayan Robert F. Kennedy Jr. ise 19 Temmuz’da yaptığı açıklama ile tüm dünyayı adeta şoke etti. Kennedy ABD dolarını Bitcoin ile desteklemek istediğini belirtti.

Heal-the-Divide PAC isimli etkinlikte konuşan Kennedy şu ifadeleri kullandı:

“Doları ve ABD borç yükümlülüklerini sabit varlıklarla desteklemek, doların gücünü yeniden kazanmasına, enflasyonun dizginlenmesine ve Amerikan finansal istikrarı, barışı ve refahı için yeni bir çağın başlamasına yardımcı olabilir.

Planım çok, çok küçük başlamak şeklinde olurdu; ihraç edilen hazine bonolarının belki de %1’i sağlam parasal varlıklar, altın, gümüş, platin veya Bitcoin ile desteklenebilir.” (1)

Evet yanlış okumadınız. Meşhur Başkan Kennedy’nin de öz yeğeni olan (2) Demokrat Parti Başkan adayı Robert F. Kennedy Jr. sadece Amerika’nın değil dünyanın da rezerv parası olarak kabul edilen ‘dolar’ın, altın, Bitcoin vb sağlam (yani sayısı her an sınırsız arttırılamayan) sınırlı parasal varlıklara dayandırılması gerektiğini söylüyor. İyi ama neden?

Amerika’da aklı başında olan herkes dışarıya belli etmese de aslında alarm durumunda. 1945’te 2. Dünya Savaşı’ndan zaferle çıkan ABD yer kürenin en büyük üretim gücüydü. Dünyanın en büyük kreditörü ve ihracatçısıydı. Kasasında 20 bin ton altın vardı ve dolar altına dayalıydı. Dolar kazanmış olan herkes bankaya kağıt parayı götürdüğünde istediği anda karşılığı olan altını talep edebilirdi. Devlet bu ödemeyi yapacağını garanti ediyordu.

Ancak Sovyetlerle girilen silah yarışı ve sürekli artan sosyal harcamalar vs Amerikan ekonomisini ciddi şekilde zorlamaya başladı. ABD yönetimleri çareyi sürekli para basmakta buldu. Böylece bol bol dolar basıp yurtdışından mal ve hizmet satın alma dönemi açıldı. Ancak üreticiler de elde ettikleri dolarları altına çeviriyordu. Ülkenin altın varlığı 1971’e gelindiğinde 20 bin tondan 8000 tonlara düştü.

Dönemin Başkanı Nixon doların altın ile bağını koparmak zorunda kaldı. Artık dolar getirene altın ödeme zorunluluğu ortadan kaldırıldı. Dolar’ın altın ile bağı koparılınca para basma daha da hızlandı. Her sorunu para basarak çözmeye alışan ülke, zamanla maddi üretim alt yapısını kaybetti. Fabrikalar sökülüp Meksika, Çin, Hindistan, Vietnam vb ucuz emek cennetlerine taşındı. Sonuçta ABD neredeyse tüm ihtiyaçlarını üretmeyip yurtdışından karşılayan bir ülke haline geldi. Dış ticaret sürekli eksi yazınca cari açık patladı. Aşağıda yer alan grafikte özellikle dolar-altın bağının kopartıldığı 1971’den sonra Amerika’nın cari açığının nasıl inanılmaz boyutlara ulaştığını görebilirsiniz:

abd dış ticaret açığı

Aynı şekilde Amerikan devletinin bütçesi de sınırsız para basma ile sürekli büyüyen açıklar vermeye başladı. Bu da bütçe açıklarını anlatan grafik:

abd bütçe açığı

Şüpheye yer bırakmayacak şekilde görülüyor: Doların altın ile desteklenmesi terk edildikten sonra bütçe açıkları da korkunç rakamlara ulaşmış.

Bir birey, bir şirket veya bir ülke sürekli ürettiğinden daha fazla tüketim yaparsa ve finansal dengeleri sürekli açık verirse ne olur? Borçları tavan yapar. Evet Amerika’ya da bu oldu. Bu grafik de ABD devlet borçlarının ülkenin bir yıllık üretimine oranını gösteriyor:

ABD devlet borçlarının ülkenin bir yıllık üretimine oranı

Solda yer alan yüksek borç oranı 2. Dünya Savaşı’nda yapılan acil harcamalara ait. Bu dönemde Amerikan ekonomisinin üretim ve dış ticaret gücü fazla olduğu için borçlar eritiliyor. Ancak 1970’lerden itibaren yani doların altın ile desteklenmesi bırakıldıktan sonra gördüğünüz gibi borçlar da roket gibi fırlıyor. İşin kötüsü böyle giderse ABD’nin devlet borcu kısa sürede yıllık üretimin %200’üne kadar çıkacak!

Dış ticaret sonuna kadar açık, bütçe dibine kadar açık ve borçlar gırtlağa ulaşmış. Amerika 1971’den bu yana sınırsız ve bedavaya ürettiği dolarları gerçek mal üreten ülkelere verip kendi hakim sınıflarına müthiş bir refah yaşatıyor. Üretici ülkeler ise dolar biriktiriyor. Ancak ABD bastığı paraları 2020’de sonunda doğrudan halka vermek zorunda kaldı. Böylece dolar enflasyonu patladı. Üretici ülkeler biriktirdikleri dolarların birden değer yitirdiğini gördü. BRICS şemsiyesi altında toplanan mal ve emtia üreticileri kendi ortak paralarını oluşturmayı hatta bunu altına dayandırmayı konuşmaya başladı. (3)

İşte tam da bu yüzden Amerikan merkez bankası Fed ne olursa olsun enflasyonu düşürmeye çalışıyor. Amerika’ya mal satan ülkeler doları kabul etmeyip, altın vb sınırlı varlıklara dayalı başka bir para birimi talep ederse, ABD dağ gibi borçlarını artık finanse edemez. Bu durumda Washington için Küresel Süper Güç pozisyonu da sona erer.

Tüm bu nedenlerden dolayı birçok Amerikalı yönetici doları tekrar sınırlı varlıklara bağlı bir para birimi haline getirmek istiyor. Örneğin, Trump doları tekrar altına bağlamayı hayal ediyordu. (4) Ancak ‘müesses nizam’dan büyük bir direnişle karşılaştı. Robert Kennedy ise sınırlı varlıklar içine Bitcoin’i de katarak çok önemli bir adım atmış oldu.

Dış ticareti ve bütçesi sürekli açıklar veren, borçları yükselen ve çareyi para basmakta bulan bir başka ülke daha biliyor musunuz? Evet Türkiye’miz de ABD’nin durumunda. Elbette biz daha kötü haldeyiz çünkü Amerika gibi bir teknoloji sektörümüz yok ve bastığımız para küresel rezerv varlık olarak değerlendirilmiyor. TL’nin yurt dışında pek alıcısı yok.

Ancak Kennedy’nin önerisini çok değil birkaç yıl önce uygulasaydık bakın ne olurdu? Daha 2017 Yılında Türkiye’nin rezervlerine Bitcoin vb kriptovarlıklar alması gerektiğini yazmıştım. Sadece 6,5 yıl kadar önce 27 Ocak 2017’de Türekiye’nin toplam döviz rezervi 107 milyar dolardı.(5) O tarihte Bitcoin 920 dolar ve Ethereum 10,5 dolardan satılıyordu.(6) Türkiye Ocak 2017’de döviz rezervlerinin sadece 5 milyar dolarlık kısmını yani %4,6’sını basit bir portföy ve risk yönetimi ile Bitcoin ve Ethereum’a çevirseydi, TCMB’nin 4,7 milyar dolarlık Bitcoin’i ve 300 milyon dolarlık Ethereum’u olurdu. 10 Kasım 2021’de Bitcoin 69045 dolar ve Ethereum ise 4878  doları test etti. O gün Türkiye’nin sadece %4,6 riskle yaptığı 5 milyar dolarlık yatırım 5 yıldan az bir sürede 492 milyar dolara yükselmiş olurdu! Merkez Bankası bu operasyonu profesyonel bir fon yönetimi ile yapardı. Teknik sinyaller kötüleşince fiyatlar çok düşmeden pozisyonlar kapatılırdı. Yani şu anda nereden baksanız Türkiye’nin rezervlerinde en az 350-400 milyar dolar fazladan parası olurdu. Böylece bugün dolar kuru ya da enflasyon diye dertlerimiz olmazdı. İnanılmaz vergi artışlarına katlanmak zorunda kalmazdık.

Görünen o ki bizim kadar acil ihtiyaçları olmadığı halde Amerikalılar Bitcoin’in milli para birimini destekleme gücü hakkında uyanıyor. İnşallah kısa sürede bizde de uyanış başlar, yoksa halimiz duman…

 

Kaynaklar:

  • (1) https://cointelegraph.com/news/rfk-jr-will-back-us-dollar-with-bitcoin-if-president
  • (2) https://en.m.wikipedia.org/wiki/Robert_F._Kennedy_Jr.
  • (3) https://www.kitco.com/news/2023-07-07/Russia-confirms-BRICS-will-create-a-gold-backed-currency.html
  • (4) https://www.npr.org/2016/06/16/482279689/trump-favors-returning-to-the-gold-standard-few-economists-agree
  • (5) https://www.mahfiegilmez.com/2017/04/merkez-bankas-rezervleri.html?m=1
  • (6) https://coinmarketcap.com/historical/20170127/

 

___

İlginizi çekebilir: