Faiz Değil Rezerv Sorunu

Erkan Öz
| 9 min read
Kaynak: Adobe/AungMyo

Tüm dünyada ve Türkiye’de son yıllarda müthiş bir faiz tartışması yaşanıyor. Özellikle ülkemizde mevcut yönetim seçime giderken faizleri düşürerek enflasyonu indireceğini iddia etti. Hatta ‘Nas’ vb açıklamalar ile konuyu dini referansla ele aldılar. Tabii sonuç tam tersine fiyatların patlama yaşaması oldu.

Şahsi görüşüm aslında iktidar da faizleri düşürünce enflasyonun patlayacağını çok iyi biliyordu. Ancak seçim kazanma ihtimalini masada tutabilmek için bu yolu tercih etti. İktidar bugün yaptığının tam tersine zamanında faizleri yükseltseydi ekonomi durgunluğa girer, her yerde işsizlik başlar ve dolayısıyla yaklaşan seçimleri kazanmak tamamen hayal olurdu. Din sosu, düşük faiz yüksek enflasyon politikasını halkın küçük de olsa bir kısmına kabul ettirebilmek için kullanıldı. 

İktidar, böylece işsizliğin büyük boyutlara çıkmasını şimdilik engelledi. Sorunu enflasyon ile tüm ülkeye yaydı ve seçime kadar bir şekilde zaman kazanmış oldu. Bugün yapılan ağır tahribatın gelecekte yol açacağı türlü türlü sorunlar ise elbette hiç düşünülmedi.

Başta ABD olmak üzere yurtdışında da faiz en tartışmalı konulardan bir tanesi. Birçok Amerikalı, Merkez Bankası Fed’in başlangıçta enflasyonu geçici sanmasının hata olduğunu düşünüyor. Fed yetkilileri, ilk dönemlerde faizleri arttırmayınca  enflasyon son 40 yılın en yüksek düzeyine tırmandı. Şimdi ise çok daha sert faiz artışları gerekli oldu. Ancak hızlı faiz artışları yapılınca şu anda daha önce başarısı kanıtlanmış tüm göstergeler ciddi bir ekonomik çöküş ve tabi yüksek işsizlik olacağına işaret etmeye başladı. Hatta son Fed toplantılarında Başkan Powel enflasyonu düşürmek için işsizliği artırmak istediklerini de ifade etti. Yani benzer bir sorun orada da var: Yıllardır süren para basma ve yüksek borçlanma politikaları dünyayı öyle bir hale getirdi ki artık faizleri arttırmazsanız enflasyon inanılmaz boyutlara çıkıyor. Tam tersine faizleri yükseltirseniz ise ekonomi çöküyor, işsizlik patlıyor.

Bu durumda çare faizlerle oynamak değil. Çünkü sorun faizlerin düzeyinden kaynaklanmıyor. Dünyanın geldiği noktada faiz değil bir ‘rezerv problemi’ ile karşı karşıyayız.

Yaklaşık 100 yıldır dünyanın rezerv para sistemi bozuldu. Eskiden, 1914’e kadar para %100 altın karşılığı üretilirdi. Rezerv paralar altının doğa var olan miktarı ve madencilik ile sınırlanmıştı. Bu sınır nedeniyle ekonomi genelde para üretiminden daha hızlı bir şekilde büyürdü. Böylece mal ve hizmet fiyatları artmaz aksine düşerdi. Sınırlı rezerv para ekonomik aktörleri harcamaya değil tasarrufa teşvik ediyordu. Ekonomik aktörler para biriktirdiklerinde yani rezerv tuttuklarında karlı oluyorlardı. Bilançolarda borç değil bol bol tasarruf vardı. Kriz durumlarına karşı bireyler, şirketler ve devletler çok daha dayanıklıydı.

Oysa 1914-1971 arasında başta dolar olmak üzere sınırlı rezerv paraların hepsi sınırsız hale getirildi. 1971’de ABD dolar ve altın arasındaki bağı koparınca, 70’lerde enflasyon patladı. Bu arada ABD üretici gücünü kaybetmişti. İhracatçı değil ithalatçı bir ülke haline gelmişti. Açıkları kapatabilmesinin tek yolu doların dünya rezerv para statüsünü korumaktı. Dünya ülkeleri dolarla rezerv tutmaya devam ettikçe, ABD dışarıya dolar verip her türlü mal, hizmet hatta insan kaynağını satın alabilir. Ancak 70’lerde yüksek enflasyon bu oyunu bozuyordu. Dolar ile rezerv tuttuğunuzda bir yılda %10-%15 değer kaybı yaşarsınız elbette o parayı tercih etmezsiniz. 

Bu nedenle Washington yönetimi, 80’lerde faizleri yükseltip, türev mekanizmaları oluşturdu ve enflasyonu bastırmaya çalıştı. Ancak bu önlemler yeterli olmadı. Çaresiz kalan ABD, enflasyon hesaplama yöntemini değiştirdi. Böylece dünyanın her yerinde resmi enflasyonun çarşıda, pazarda, AVM’lerde Görülen gerçek fiyat artışlarının yarısı düzeyinde kalması garabeti doğdu.

ABD 80 ve 90’larda yüksek faiz uyguluyormuş ve enflasyonu düşürüyormuş gibi göründü. Ancak istatistik hile nedeniyle aslında ne çok yüksek faiz vardı ne de enflasyon gerçekten düşmüştü. 

Amerika’da, Shadow Stats İsimli bir kuruluş 80 öncesi yöntem ile hala enflasyonu hesaplıyor. Aşağıdaki grafikte mavi çizgi 80 öncesi metod ile hesaplanan enflasyonu, kırmızı çizgi ise bugünkü resmi yöntem ile belirlenen fakat kimsenin inanmadığı rakamları gösteriyor. 

Gelin görün ki bu kadar az faiz artışı dahi 2000’li yılların başında ABD ekonomisinin çökmesine neden oldu. 2000 ve 2010’larda düşük faiz uygulandı. Bu defa enflasyon kendini borsa, emlak ve bono piyasalarında şişen varlık balonları ile gösterdi. 2008’de Emlak balonu patladı. 2020’de Dünya borsaları eridi. 2008’den İtibaren hastalanmış ekonomileri ayakta tutmak için faiz indirmek yeterli olmamaya başladı. Böylece sınırsız para basmada çılgınlık boyutuna geçildi. ABD 2008’e kadar 200 yılda ürettiği merkez bankası parasının 8 katından fazlasını basıp sadece 14 yılda piyasalara sürdü. Böylece 2022’de varlık fiyatlarının fırlaması yanında tüketici enflasyonu da patladı.

Kısacası son yüzyılda başta ABD olmak üzere tüm dünya, paranın rezerv işlevini bozdu. Bir para biriminin kuvvetli rezerv görevi yerine getirebilmesi için Üretiminin sınırlı olması gerekir. Böylece ekonomi para arzından hızlı büyüdüğünde mal ve hizmet fiyatları düşer. Oysa son 100 yıldır biz hep tam tersini yaşıyoruz. Para üretimi daima ekonomik büyümeden daha hızlı gerçekleşiyor. 

Üstelik asıl kötü olan paranın bir sınırı olmaması nedeniyle merkez bankalarının istedikleri anda para üretip aslında verimsiz olan ve krizlerle ekonomiden temizlenmesi gereken şirketleri kurtarıyor. Böylece verimsizlik her yere yayılıyor ve özellikle maddi üretim daha da düşüyor.

Bugün kimse dünyanın en kuvvetli dövizi bile olsa onunla uzun süre para biriktiremiyor. Enflasyon karşısında dolar dahi örneğin on yıl içinde ciddi şekilde eriyor. Faizler hiçbir zaman gerçekten enflasyonun üzerinde olmadığı için dolar vb paralar değerini koruyamıyor. Böylece özellikle son yıllarda enflasyon dünyanın her yerinde bir problem haline geldi. 

Bu sorunun çözümü faiz oranları ile oynamak olamaz. Eski tip para ve sanayi ekonomisi tüm dünyada o kadar hasta hale geldi ki zaten küçücük bir faiz artışı yapsanız hemen çökmeye başlıyor. Amerika çok hızlı faiz arttırdı diyoruz. Ama aslında yıllık enflasyon şu anda %6,5, faiz ise sadece %4’lerde. Ki bu enflasyon oranı resmi yani yalan olan rakam. Gerçekte yıllık enflasyon %13 civarında, faizler ise yalnızca %4. Yani gerçek faiz -%9’larda. Buna rağmen 2022’de tüm dünyada bütün piyasalarda felaketler yaşandı. Yatırımcılar en az 46 trilyon $ Kaybetti. İngiltere gibi büyük ekonomilerde emeklilik fonları batma noktasına geldi. 2023 Yılı için ise başta getiri eğrileri olmak üzere 10 yıllardır sürekli doğru sinyaller vermiş olan göstergeler, büyük bir ekonomik çöküş ve krize işaret ediyor.

Faiz arttırmak ya da indirmek sorunu çözmüyor çünkü problem faizlerde değil paranın rezerv işlevinin bozulmuş olmasında. Hemen Türkiye’den örnek verelim. Ülkemiz dolar yerine en yeni dolayısıyla en potansiyelli sınırlı rezerv para yani Bitcoin ile rezerv tutsaydı bakın ne olurdu?

27 Ocak 2017’de yani sadece 6 yıl kadar önce Türkiye’nin toplam döviz rezervi 107 milyar $ civarındaydı.(1) Tam o tarihte Bitcoin 920 $ ve Ethereum 10,5 $’dı. (2) Bugün ise Bitcoin 21200 $ Ethereum ise 1570$. Yani bu sınırlı kripto varlıklar sadece 6 yılda 23 ila 150 katlık artışlar yaşadı. Üstelik son aylarda görülen büyük düşüşlere rağmen. 

Türkiye yalnızca 6 yıl önce döviz rezervlerinin sadece 5 milyar $’lık kısmını yani %4,6’sını basit bir portföy ve risk yönetimi ile yarı yarıya Bitcoin ve Ethereum’a çevirmiş olsaydı. Bugün o 5 milyar $’lık rezervin değeri tam 432,5 milyar $’a ulaşırdı. Türkiye’nin ne enflasyon ne dolar ne kur sorunu olurdu. Ülkemiz başta eğitim ve sağlık olmak üzere devrimci reformlar yapabilirdi. Gelecek 100 yılımızın temelini atacak yüksek teknolojilere yatırım yapabilirdik.

Bu örneği verdiğimde, zaten iktidar o parayı da çalardı ya da muhalefet o parayı da ziyan ederdi gibi siyasi yorumlar geliyor. Elbette bugün Türkiye’de ya da başka ülkelerdeki siyasiler, faiz etrafında dolaşan mevcut düşünce kalıplarını kıramaz, faiz yerine rezerv sorununa odaklanmazlarsa zaten anlattığım gibi bir vizyona da ulaşamazlar.

Ne demiş Albert Einstein:

“Problemler, onları en başta oluşturanların mantığı ile çözülemez” 

Kaynaklar:

(1) https://www.mahfiegilmez.com/2017/04/merkez-bankas-rezervleri.html?m=1

(2) https://coinmarketcap.com/historical/20170127/

____
İş birliği bağlantılarımızı takip edin:

Yeni nesil ticaret platformu PrimeXBT ile kripto satın alın

Kripto paralarınızı Ledger ve Trezor gibi cüzdanlarla güvenle saklayın

NordVPN ile kripto işlemlerinizi anonim hale getirin

 

Son dakika haber ve gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter, Facebook, Instagram ve Telegram‘dan takip edin!